Türkiye bugün yüzde 74 oranında dışa bağımlı hale gelmiştir!

İYİ Parti Denizli Milletvekili Yasin Öztürk – 2022 yılı genel bütçesine ve dahi Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının bütçesine bir ad verilirse, bu adın uzantısı: Yokluk, karanlık ve unutkanlık bütçesi olacaktır. Bu nedenle, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ve bağlı kuruluşlarının 2022 yılı bütçesine değinirken de bu temalara atıfta bulunacağım. Önce, unutkanlık kısmından başlayalım. Arşiv önemlidir ve bağlayıcıdır.
Hepimiz bir siyasi partiye mensubuz. Bu kapsamda, partilerimizin seçim beyannamesinde yer alan vaatler yemin niteliğinde bağlayıcılık içerir. Hele bir de vatandaşın bütçesini doğrudan etkileyen konulara ilişkin taahhütler vardır ki bu sözü verenlerin unutkanlık hatasına düşmemesi gerekir. Çünkü siz unutabilirsiniz ama ne arşiv, ne de vatandaş unutur. Hep beraber bakalım, AK PARTİ’si 2002 yılında ne söylemiş? “Ülkemizin öngörülebilir büyüme perspektifleriyle bağdaşmayan, al ya da öde anlaşmaları, imtiyaz ve işletme devir sözleşmeleri, Türkiye’yi taşıması giderek zorlaşan bir mali külfetle karşı karşıya bırakmaktadır. Bu mali külfetin yüksek birim fiyatlar ve yüksek vergilerle tüketicilere aktarılması, enerji tüketimini caydıran, büyümeyi yavaşlatan, yerli sermayemizin rekabet edebilirliğini azaltan ve yabancı sermaye yatırımlarını engelleyen sonuçlar doğurmaktadır.” 2002 yılında yapılan bu tespitlerin hepsi çok doğru ama ne yazık ki bu sorunlar aradan on dokuz yıl geçmesine rağmen hâlâ güncelliğini koruyor. Sormazlar mı adama yirmi yıldır ne yaptınız?
Hadi, bugüne tekrar uyarlayalım: Enerji alanı Türkiye için acil ve içinden çıkılması zor bir sorun hâline gelmiştir. Türkiye enerji kaynaklarının çeşitliliğine rağmen enerji ithalatçısı ülkedir. Hem de ülkemiz, iktidara geldiğinizde enerji arzında yüzde 67 dışa bağımlıyken bugün yüzde 74 oranında dışa bağımlı hâle gelmiştir. Her gün artan döviz fiyatları karşısında bu bağımlılığın maliyetini Türk lirasına çevirerek vatandaşın uykusunu daha fazla kaçırmak istemiyorum ama gerçek bu.
Şimdi itirazlar başlayacak “Sanayi üretimimiz arttı, daha fazla enerji kullanıyoruz, dünyada enerji maliyetleri yüksek.” Bunlar sizin savunmanız ama kabul edilebilir bahaneler değil. Evet, dünyanın her yerinde enerji maliyetleri yüksek ama gelişmiş ülkeler sürdürülebilir politikalarıyla maliyetlerini en aza indirmeye gayret gösteriyorlar veya ithal bağımlılığını iç kaynaklarını değerlendirerek azaltmaya çalışıyorlar, ne pembe büyüme rakamları üzerinden anlaşma yapıyorlar ne de işletme devir hakkı verdikleri şirketlere elini verip kolunu kaptırıyorlar.
Türkiye, taşınması giderek zorlaşan bir mali külfetle karşı karşıya kalıyorsa bunun en önemli nedeni öngörüsüzlük ve plansızlıktır. Enerjide ithal bağımlılığımızın en önemli ayağı doğalgaz. 2021 yılı içinde, ülkemizin uzun vadeli doğal gaz sözleşmelerinin bir bölümünün süresi sona ermiş ancak yaklaşık yirmi-yirmi beş yıllık sözleşmeleri kapsayan bu anlaşmalar yenilenmemiştir. Bu yılı kurtarsak bile doğal gazı hangi satıcıdan, hangi fiyatla alacağımız muammadır. Putin işi yokuşa sürmektedir, İran bazen gerekli olan gazı bile Türkiye’ye sevk ederken zorluk çıkarmaktadır, Azerbaycan’ın elinde yeterli gaz bulunmamaktadır; bu durumda elde Gazprom kalıyor, Gazprom da yüksek rakamlar zikretmektedir. Soruyoruz, doğal gazı kaça alıyoruz? Cevap: “Ticari sır.” Ama çözümü dışarıda aramaya inatla devam ediyoruz. Gelinen noktada ülkemiz sadece enerji ihtiyacı içinde değil, çaresizlik içindedir. Ya fahiş fiyattan gaz almaya devam edeceğiz ya da soğuk ve karanlığa hapsolacağız.
Bugün öngörüsüzlük, hesapsızlık nedeniyle yüksek spottan alınan fiyatlardan kaynaklanan zararın BOTAŞ’a faturası 6,4 milyar dolar olmuştur; bu faturanın birileri tarafından ödenmesi lazım. Elektrik üretim santralleri ve sanayide kullanılan doğal gaza aralık ayında yine yüzde 20’lik yeni bir zam daha geldi, bu zamlarla birlikte son bir yılda sanayi doğal gazındaki fiyat artışı yüzde 196, elektrik santrallerindeki fiyat artışı yüzde 240 oldu.
BOTAŞ üç aylık zararın faturasını konutlara çıkarmadı; bu, işin vatandaşa söylenen kısmı. Hazine ve Maliye Bakanlığı ile Strateji ve Bütçe Başkanlığı tarafından hazırlanan 2022 yılı Cumhurbaşkanlığı yıllık programına göre, doğal gaz ve elektrik fiyatlarına yapılan zamların BOTAŞ ve EÜAŞ‘ın maliyetlerini karşılamakta yetersiz olduğu ve finansman ihtiyacının karşılanması için bu kuruluşlara sene içerisinde sermaye transferi yapılmasının planlandığı açıklanmıştı. Nereden yapacak? Merkezî bütçeden. Merkezî bütçeyi oluşturan en büyük kalem ne? Vergiler. Vergiyi veren kim? Vatandaş.
Hani BOTAŞ doğal gaz zammını konutlara yansıtmamıştı? Hadi BOTAŞ “Sanayi ve santrallere yapılan fiyat artışını konutlara yansıtmadık.” diyerek kendini kurtardı, peki, sanayiye ve santrallere yapılan fiyat artışlarının üretime yansıyacağını ve dolayısıyla vatandaşın tükettiği her kaleme doğrudan yansıyacağını bu iktidar bilmiyor mu? Onun da kolayı var. Ortaya atarsınız iki hikâye “Doğal gaz bulduk, çıkartmıyorlar.” ya da “Dış güçler önümüzü kesiyor.” (İYİ Parti sıralarından alkışlar) Yaşı 100’e yaklaşan bir hacı amcam var, oğluyla yaptığı bir telefon görüşmesine şahit oldum. Hacı amca “Hükûmetin işleri nasıl gidiyor?” diye sordu, oğlu “Biraz kötü.” diye cevaplayınca “Neden?” diye sordu. Oğlu, babasının Tayyip Bey’i çok sevdiğini bildiğinden biraz da onu üzmemek için “Dış güçler.” diye cevaplayınca Hacı amca Anadolu ferasetiyle aynen şöyle söyledi: “Oğlum, gavur gavurluğunu yapar; siz Müslümanlığınızı denk yapıyor musunuz?” dedi. Rahmetli Ömer Lütfi Mete’nin dediği gibi “Bu memleket ne çektiyse Allah’ın unutan Müslümanlardan çekti.”
Bakanlık bütçesinin neresine bakarsanız bakın eğri; gerçi bütçenin tamamına baktığımızda neresi doğru ki? Enerji Bakanlığındaki eğriler bütçenin tamamına bakıldığında devede kulak kalır. Bundan önce yaptığınız bütçeler, yılı bitmeden kendisi bitip hep açık verirken, bu defa devrim yaptınız, daha yıl başlamadan bütçenin üçte 1’ini yediniz, bitirdiniz, yok ettiniz.
Vatandaşa yokluk içinde “Varız” diyebiliyorsunuz. Bütçe Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulduğunda dolar kuru 9,36 liraydı, bugün sabah itibarıyla 13.70’lerde. Döviz kurlarındaki bu yükselişten en çok etkilenen bakanlıkların başında Enerji Bakanlığı geliyor. Bununla birlikte Enerji Bakanlığımızın iddiası devam ediyor “Düşük maliyetli enerji sunacağız.” Bu saatten sonra isteseniz de sunamazsınız, geçti Bor’un pazarı çünkü bu konuda bağımsız karar alacak ne kurum kaldı ne de kurumların üzerinde söz sahibi olduğumuz alan. EPDK’den başlayalım. Nedir EPDK’nin açılımı? Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu.
EPDK kanunlardan aldığı yetki ve sorumlulukla elektrik, doğalgaz, petrol ve LPG’nin yeterli, kaliteli, sürekli ve düşük maliyetli, çevreyle uyumlu bir şekilde tüketicinin kullanıma sunulması için rekabet ortamında faaliyet gösterebilecek şeffaf bir enerji piyasasının oluşturulmasını sağlamak, piyasayı düzenlemek ve denetlemekle yetkili kılınmıştır. Ancak günümüz itibarıyla EPDK bağımsız ve düzenleyici bir otorite olma vasfını tamamen kaybetmiştir. Eşit taraflar arasındaki eşit kararların alınmadığı bir kurum hâline gelen EPDK’de piyasada etki analizi yapılmadan kararlar alınmış, şeffaflık kaybolmuştur. Kurumun uygulamaları sayesinde enerji piyasasında yatırımcıların dâhi belirsizlikler yaşadığı bir ortam oluşmuşken elektrik, doğalgaz fiyatlarının ne olacağına yönelik tek bir plan yapılmamıştır. Ne yazık ki bundan sonra da yapılacağına dair bir planınız yoktur.
Enerji Bakanının açıkladığı 2021 Eylül ayına ilişkin kurulu güç ve üretim kaynaklara göre Türkiye’nin kurulu gücü 98 bin 788 megavata ulaşmıştır. Kurulu gücün yüzde 25’i kamuda, yüzde 75’i özel sektördedir. Özel sektörden kasıt ise iktidar tarafından vazgeçilmez ilan edilen birkaç sermaye grubudur. Elektrik üretimi bu gruplardır, dağıtım bu gruplardadır, petrolün rafinaj işlemleri bu gruplardadır, ithalat, dağıtım, pazarlama ve satış işlemleri de bu gruplardadır. Diyebilirsiniz ki “Piyasada kamuyu temsilen EÜAŞ da var.” EÜAŞ hem elektrik üretip satıyor hem de elektrik alıyor ancak her alımda, her satımda zarar ediyor. Elektrik alımı yaparken düşük bedelli kaynakları değil, alım garantili santralleri tercih ediyor, mal ve hizmet alımı ihaleleriyle ilgili hazırlık çalışmalarını titizlikle yapmaması nedeniyle gereksiz ihale iptallerine neden oluyor ve kamunun elektrik maliyetini katmerli bir şekilde artırıyor.
Gelelim Bakanlığın ilgili kuruluşlarından biri olan TEİAŞ’a. TEİAŞ Türkiye’de üretilen elektriğin üreticiye dağıtımını sağlayan ve dağıtım şebekesinin aktarımından sorumlu olan başlıca kurum. Kamuda en fazla ödenek alan ve kamu kuruluşları arasında kâr eden ender kuruluşlar arasında bulunan TEİAŞ, özelleştirme kapsamına alınmıştır. Ülkemiz ekonomik dar boğazda, kaynak sıkıntısı da her gün daha da çok artıyor, Hükûmetin TEİAŞ’ı özelleştirmesinden büyük bir gelir elde etmeyi planladığı ortada ama düzenli olarak kâr eden bir kuruluştan vazgeçilmesinin açıklaması yok.
Değerli milletvekilleri, düşük maliyetli enerji sunulamamasının nedenlerine maliyeti yükselten kurumlar ve politikalar üzerinden devam etmek istiyorum. Bakanlığın ilgili bir kuruluşu da TEDAŞ. Kuruluş kendine bağlı tüm dağıtım ve perakende satış şirketlerinin özelleştirilmesi nedeniyle ne enerji alımı yapabiliyor ne satım yapabiliyor ne de dağıtım. Kuruluşun elinde kalan tek yetki neredeyse özelleştirilen şirketlerin bürokratik işlemlerini yürütmekle sınırlı kalmıştır. “TEDAŞ özelleşti, peki, alacakları ne oldu?” gibi mantıklı bir sorunun ne yazık ki mantıklı bir cevabı yok. TEDAŞ dağıtım şirketinin özelleştirmelerinden dolayı 3,6 milyar liralık alacağını hâlâ tahsil edememiştir çünkü çoğunluğunu 5’i her yerdelerin şirketlerinin oluşturduğu dağıtım firmaları “Zarar ediyoruz.” gerekçesiyle TEDAŞ’a borcunu ödeyememiştir. Bunlar ayrıca tüketicilerden tahsil ettikleri ve Bakanlığın bankadaki hesaplarına yatırılması gereken Elektrik Enerjisi Fonu’nu da ödemekten imtina etmişler, üstlerine yatmışlardır.
Enerji Bakanlığının ilgili kuruluşları böyle böyle zararına, kârı zararına, zararını da daha fazla zarara çevirmiş bu zararın kefaletini üstlenmekte vatandaşa düşmüştür. Bugün düşük maliyetle enerji alma hakkı bulunan vatandaşın faturası vergi tahsilat makbuzuna dönüşmüştür. İktidar, içi sırlarla dolu bir kanun teklifinde “Elektrik faturasından TRT payını kaldırdık.” reklamını yapsa da faturalarda vergi, verginin vergisiyle birlikte alınmaya devam etmektedir. Sonuç olarak kamunun ortak bütçesinden enerji firmalarına transfer edilen her kuruş, ne yazık ki vatandaşın bütçesine enerji yoksulluğu ve yoksunluğu olarak yansımaktadır.
İşsizlik oranlarının her gün arttığı, asgari ücretin enflasyon karşısında tamamen eridiği günümüz ekonomisinde aileler her ay, tutarı daha fazla artan elektrik faturalarını ödemek zorunda kalmaktadır. Bu itibarla, vatandaşımızı karanlığa mahkûm eden bir bütçeyi konuşuyoruz.
Değerli milletvekilleri, Enerji Bakanlığının elinde Türkiye’nin enerji sorununu çözecek bir element var: Toryum. Türkiye, ülkemize ebediyen yetecek toryum rezervine sahip.
Yine, Bakanlığın ihmal ettiği bir başka stratejik maden olan bor. Bor madeninin dünyadaki rezervinin yüzde 64’ü Türkiye’de. Burada mesele, bu iki madeni son ürün olarak kullanabilir miyiz yani dış güçler bunu Türkiye’ye yedirirler mi? Görünen o ki yedirmemek için her şeyi yapacaklardır ama hacı amcamızın dediği gibi “Gavur, gavurluğunu yapacaktır. Siz Müslümanlığınızın, Türklüğünüzün gereğini yerine getiriyor musunuz?” Bu coğrafyada özgürce yaşamamız için kaçırılmaması gereken büyük bir fırsata sahip çıkın. Balıkesir’deki Bor Karbür Üretim Tesisi ne aşamada? Maden hâlinde çıkan borun katma değeri, işlendiğinde 2.000 katı değerleniyor. Ham madde tonu 200 dolar, yüksek teknolojiyle üretildiğinde 400 bin dolar. Gerekli teknoloji Türkiye’de olmadığı için sadece ham boru değerlendirebiliyoruz. Batılı ülkeler bor teknolojisini vermeyi reddediyor. Kumdan ucuz sattığımız bor bize pahalı, ithal ürün olarak geri dönüyor. Alın size enerjide ithalata bağımlılığı ortadan kaldıracak bırakın her yıl cari açık vermeyi yıllarca cari fazla verecek 2 madenimiz. Ama sizin ne çalışmaya ne planlamaya dair bir niyetiniz dahi yok, bunları tahayyül etmeye aklınız bile yetmiyor.